Hogwarts role-play.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Isabelle Malfoy

2 posters

Aşağa gitmek

Isabelle Malfoy Empty Isabelle Malfoy

Mesaj  Isabelle Malfoy Paz Eyl. 28, 2008 12:35 pm

Karakterin;
Adı Soyadı: Isabelle Miriam Malfoy
Doğum Tarihi: 16 Kasım 2117
Binası:Slytherin
Kanı: Safkan
Fiziksel Özellikleri:
Isabelle Malfoy GWRose3
[Karakterime uygun iconlarla karşınıza çıkabilirim fakat model ayırtmıyorum ^^,]
Ailesinden gelen asil, sırtı dik duruşunun basit bir reçetesi vardır: Blacklerden biraz cazibe, Malfoylardan bir tutam kibir... Ancak geçmişinden gelen ağırlık omuzlarına binince depresif bir havaya dönüşüp küçük kızın etrafını kalkan gibi sarmıştır. Normalde uçuk sarı saçları ve bıkkın bakan gri gözleri ile porselen gibi narin, duru bir cildi olsa da kendisini asla beğenmemektedir. Kendisinin farkında olmamaktan çok, dahasını elde etmek içindir bu duygular. İksirleriyle yüzünde oynayıp durur; göz rengini değiştirir, saçlarını modelden modele sokar, burnunu basıklaştırır veya sivrileştirir, dudaklarını kalkıklaştırır... En kaliteli iksirin tesiri bile en fazla bir gün sürdüğünden sürekli değişir. Bu nedenle onu metamorfmagus sanmaları bir yana, giyim tarzı da sürekli değişir. Tek değişmeyen ince ve uzun vücudu ile bu zarif vücuttan nasıl yayıldığı belli olmayan melankolik bir havadır. İstediği kadar değişsin, bir kez tanıdıktan sonra unutulması mümkün olan insanlardan değildir.
Kişisel Özellikleri: Karakteri bir muammadır. Nereye gideceği belli olmayan, dalgalar ve rüzgarla salınan bir yelkenli gibidir. Ketumluğunu ve üzerindeki kontrolünü her daim sağlasa da aynı şey kafasının içinde çalkalanıp duran düşünceler seli için geçerli değildir. Delilikle normallik arasındaki sınırda cambazlık yaptığına inandığı için her şeyi kendisine mübah görür. Sanki o doğmadan önce yaşanan ihtişamlı günler genlerine işlemişçesine gösterişli ve şatafatlı şeyleri sever -ta ki yeni bir melankoli dalgası kıyılarına vurana dek. O zaman ailesinin bu duruma düşüşüne kurbanlar arar ve aksileşir. Hırs bir kor gibi parıldar gözlerinde, zamanı gelene dek siyahın sadeliğinde kalmaya karar verir. Gözlerindeki bıkkınlığı değiştirebilen nadir duygulardandır hırs. Her ne kadar ilgisiz ve mesafeli olsa da sözünü her koşulda geçirmeyi bilir. Kalabalıktan kaçtıkça sahneye itilen türde güzel bir yaratıktır aslında. Sadece doğumundan beri kin ve hırsla büyütülmesi hayata yaşıtlarından farklı bakmasını gerektirmiştir. O da bu özelliklerini kullanır; yönetmek ve intikam için.
Ailesi Hakkında;
Aile Geçmişi:
Evet, bahsi geçen yüzyılı aşkın süredir ortalıklarda gözükmeyen Malfoylar. Büyücü toplumunda unutulmaya yüz tutmuş son savaşta o zamanlar adı anılmayan Lord Voldemort'un yenilmesinin ardından davaları biten ailenin bir kısmı Azkaban'da ceza görmüş bir kısmı ise kendilerini aklamayı başararak büyücü toplumunda bir süre kendilerinden söz ettirdikten sonra daha sade bir hayata mahkumn kalmışlardır. Lucius Malfoy'un malikanesi bakanlık tarafından sakıncalı eşyalarla dolu olduğu gerekçesiyle el konulduğu için tüm bakanlıktan nefret ederler ancak eski günlere dönmekten de çekinirler. Bir süre sesi çıkmayan Malfoylar'dan kalan tek tük bireyler nesiller sonra ilk defa Hogwarts'a seçilen Malfoy'la birlikte yeniden seslerini -bu sefer cılız da olsa- duyurmaya başlamıştır.

Annesi Sitare ile babası Scorpion'un çıkar evliliğinden doğan tek çocuktur. Görünüş olarak babasının ailesinden gelen bütün genleri kendisinde toplansa da davranışlarıyla annesine daha çok benzemektedir. Zaten annesi, yakınlık duyduğu sayılı varlıklardan biridir. Onun üzerine titrer ve onu şımartır.

Örnek Rp:
Zümrüt Söğüt'ün kalın ve yaşlı köklerinin uzandığı en uzak noktalardan birinde, kökün oluşturduğu rahat kıvrıma oturmuştu. Dolunayın arada bulutların arkasına saklanmasıyla, zaten belirsiz ayrıntıları daha da silikleşiyordu. Şehvetin rengi kırmızının, şarap kırmızısı tonunda olan elbisesi ise yapraksız ağaçların dalları arasında yere ulaşan yolu bulan tutam tutam dolunayın bağışlayıcı donuk ışığında bile çarpıcıydı. Kumaş, kızın her hareketine mükemmel uyum gösterip hatlarını olağanca zarifliğiyle ortaya çıkarsa da bel kısmında desteklenmişti; leğen kemiğinin biraz altında başlayıp göğüslerinin hemen altına kadar, içindeki kanı emmeye çalışan sarmaşıklar gibi görünen siyah bir kurdele sarılmıştı. Göğüs dekoltesi yüzünden savunmasız görünen beyaz cildinin çıplaklığını boynuna sardığı aynı kurdeleyle saklamaya çalışmış gibiydi. Gerçekte ise tek amacı, vampirler için armağan edilmiş bir ziyafet görünümünde olan boynuyla onları cezbedip acizliklerini izlemekti. Onlar kendisinden korkadursunlar, onun en küçük bir çekincesi bile yoktu.

Çellosunu, elbisesinin eteklerini biraz geri çekerek bacaklarının arasına koymuştu. Yay tellere her dokunduğunda, eski yaşamlarına gömülmüş neşeli Bach'ın birinci suitinden notalar hafif melteme karışıyordu. Müzik, cenaze müzikleri haricinde bir lüks olarak görüldüğünden etrafını bir tufan gibi saran ve kulaklarını dolduran melodi Gabrielle'e büyük bir neşe veriyordu. Bu gece böyle sona ererse, mutlu uyuyabilecekti. Zaten cehennemin ortasında çello çaldığı için Harpçı Orpheus'un adına layık görülmemiş miydi? Hayır, o asıl cehennemden canlı çıkabildiği için Orpheus'tu. Başka hangi insan Edward'la bir yıl yaşayıp da insan ve canlı olarak kurtulabilirdi? Bunda Edward'ın gösterdiği iltimasın payı olsa da, gerçekten başarmıştı. Ama hayatın boyunca bir daha asla Edward'dan kurtulamayacaktı...Ve köklerinden.

Mutlu bir uyku hayaliyle kapalı duran gözlerinin üzerindeki kalemle çizilmişçesine düzgün kaşları çatıldı. Olması gerekenden daha fazla bastırdığı için boğuk çıkan bir son notayla parçayı bitirdiğinde gözleri açıktı. Kötü düşüncelerin peşlerinde kötü olayları, zincirinin bağlı olduğu çiviyi sürükleyen köpekler gibi getirdiklerine inanırdı. İçine bir kuşku düşmüştü ister istemez. Gözleriyle, yapraksız ağaçların arasında uçan domuz gibi göze batan yeşil söğüt dalını aradı.

Zümrüt Söğüt, göktaşının değişime uğratmasına sevindiği nadir yaratıklardandı. Bir nevî felaket tellalı olarak işine oldukça yarıyordu. Kilisenin arkasındaki mezarlığın bitiminde başlayan ormanın hemen kıyısında dikili, dev bir gövdesi vardı. Gövdesi devdi, kökleri ise devasa. Kasabanın bir kısmını, çarpık açılan izinsiz yollar gibi sarmıştı. Adını kazandıran özelliğiyse çoğu insanın ve bazı vampirlerinin kanını donduruyordu. Toprağı sulayan kan, ağacın besin maddesiydi. Köklerinin ulaşabildiği yerlerde akan kan su gibi emiliyordu ve o bir kaç dakika için söğütün her bir yaprağı zümrüt gibi kıpkırmızı oluyordu. Bu kadar da değildi, insanların ruhlarının bir parçalarını hapsediyor, öteki tarafa geçmelerine engel oluyordu. Güçlü her ruh için bir dal uzuyordu, kan emilimi sırasında istedikleri gibi hareket edebilen dallar, geriye kalan zavallı ruhlar ise gövdede hapsoluyordu. Gabrielle bu ruh işini pek bilen olduğunu sanmıyordu, bilenlerin ise bu civarda ölmek istemeyeceğinden emindi.

Yaprakların daha kızarmadığını görüp biraz daha zamanı olduğunun kanısına vardı. Çelloyu ve yayı yana çekip, canlılık belirtisi göstermekten alabildiğine uzak kuru köke dayadı. Ayağa kalkmadı, dizlerini zemine koyup öne eğildi. İnce parmaklarıyla yerdeki çerçöpü temizleyip bereketli kara toprağa ulaştı. Bütün avucunu nemli toprağa dayayıp gözlerini kapadı. Dudaklarının hızlı hızlı hareket ettiğini görmeyen biri kolaylıkla sonsuz uykuya daldığını söyleyebilirdi. Ama kız, birden gözlerini açtı, soluk ışıkta gözlerinin karadelikler gibi hiçlik dolu olduğu görülüyordu. Eliyle toprakta bir daire çizdi ve ve parmaklarının ikinci boğumlarını kırıp toprağı itti. Toprak, kuma dönüşerek içeri çöktü. Gabrielle hızla değerli çellosunu ve yayını içeri bıraktı. Toprağın kendisini yenilemesini izlemektense bir kaç saniye önce kırmızıya dönmüş yaprakları takip etmeye başlamıştı bile.

Saldırının gerçekleşme ihtimalinin olduğu binlerce nokta vardı, hangisinde gerçekleştiğini tahmin etmek zordu -normalde. Ama bu saldırı yakınlarda gerçekleşmiş olmalıydı. Engel olamadığı bir şekilde kanın kokusunu alıyordu. Damağında kirli kanın tadını, demirimsi tadı hissedebiliyordu, aç gözlülükle dudağını ısırdı. Hissettiği tek şey bu değildi. Küçük bir çarpıntı hissediyordu, bir çocuğun korku ve hüzünle çarpan kalbini. Vampirler eskisinden de kirli oynuyordu. Bu sırada, dallar gittikçe güç kazanmıştı. Yine de kokunun geldiği kilisenin arkasındaki mezarlığa ulaşmasını engelleyecek kadar güçlü değillerdi. Sadece sonsuz tutsaklığın verdiği azapla kıvranıyorlardı. Edepsiz bir ruhun eteğinin altına sokularak kalçalarına dolandığını hissetti. En azından boğazına dolanmaya çalışmıyorlardı, en azından savaşın kurbanları genelde masumdu. Saçlarının arasından fırlayan bir iğne, dalın girdiği yerden eteğinin altına daldı. Tam ortasından ona saplandığını tahmin edebiliyordu Gabrielle. İğne dalı geri çekti ağır ağır. Dal, kaval sesiyle oynayan bir yılan gibi havada yalpaladı. Kendini nihayet geri çekince, iğne aynı tehlikeli hızla kızın saçlarına döndü.

Gabrielle iki dakika sonra, artık hıçkırıkları da duyabiliyordu. Bu hiç kuşkusuz beş, altı yaşlarında dişi bir insan yavrusuydu. Beyaz bir giysi yığınının üstüne kapanmıştı. Gabrielle ne olduğunu tahmin edebiliyordu fakat yine de kanı tümüyle çekilmiş o genç, buruş buruş, kuru yüze bakmak için biraz daha yakına geldi.Kızcağız onun hafif adımlarını fark etmemişti. Gabrielle kızın cesetten korkmamasının sebebinin cesaret değil, yalnızlık korkusu olduğuna kanaat getirmişti. Öyle ki, çevresine kulaklarını tıkamıştı.Tanıdık gelen bir şey, duygularının, duvardan sızan bir demet gün ışığı gibi çocuğa odaklanmasına neden oldu. Elini çocuğun omzuna koydu. Önündeki kız gibi, annesi olamayacak kadar gençti; ablası olmalıydı, hala gecelik giyiyordu. Kız kızarmış yüzünü Gabrielle'e çevirdi. Bir an hıçkırıkları durdu, hipnotize olmuş gibi şişik gözlerini Gabrielle'in yüzüne dikmişti. Bu masum yüz onu ikna etmiş olacaktı ki kollarını boynuna sardı ve bütün ağırlığını ona verdi. Gabrielle bir an kızın gözyaşlarından etkilenmekle birlikte çekilmedi. Onu anlayabiliyordu. Kızı kucağına çekti.

-"Geçti."


Akşama...
Isabelle Malfoy
Isabelle Malfoy
Slytherin 1. Sınıf Öğrencisi

Kadın Mesaj Sayısı : 34
Yaş : 31
Nerden : Kocaeli
Kayıt tarihi : 28/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Isabelle Malfoy Empty Geri: Isabelle Malfoy

Mesaj  Gwendolyn A. Dexter Ptsi Eyl. 29, 2008 3:51 pm

Kabul edildi.
Gwendolyn A. Dexter
Gwendolyn A. Dexter
Hogwarts Profesörü
Hogwarts Profesörü

Kadın Mesaj Sayısı : 27
Yaş : 30
Nerden : Mersin
Kayıt tarihi : 26/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz