Hogwarts role-play.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cymbeline Hectorne

Aşağa gitmek

Cymbeline Hectorne Empty Cymbeline Hectorne

Mesaj  Cymbeline Hectorne Paz Eyl. 28, 2008 1:09 pm

Karakterin;

Adı Soyadı: Cymbeline Fae Hectorne
Doğum Tarihi: 10/9/2017
Binası: Ravenclaw
Kanı: Safkan
Fiziksel Özellikleri[: Hectorne ikizleri, ailelerinde ilk defa rastlanan metamorfmagus yeteneğine sahiptir. Asıl saç renkleri kızıl, göz renkleri ise kahverengidir. Gözle zor farkedilebilecek farklılıkları dışında birbirlerinin birer kopyasıdırlar. Cymbeline ikizinden çok az daha kısadır, bu yüzden çoğunlukla dik durmaya çalışır. Düz burunları, hafif dolgun kırmızı dudakları ve beyaz tenleriyle doğal bir güzellikleri vardır. Doğal rengi kızıl olan dalgalı saçları genellikle farklı renklerde ve şekillerde olur. Saçlarındaki bu farklılıkları giysilerinde de görülür. Aynı giysileri giyinmeye olan nefretleri küçüklüklerinden beri varolan bir özelliktir. [Kate Winslet]
Kişisel Özellikleri:
Ailesi Hakkında;
Aile Geçmişi:
Neredeyse büyü dünyasının başlagıcından beri sahnede olan Hectorne ailesi hem çok karışıktır hem de bir o kadar birbirine bağlı ve sade hayat tarzına sahip olan bir ailedir. Hangi soy ve hangi kana sahip oldukları hakkında tam olarak bir bilgi verememekle beraber her türlü dalda her türlü şekilde başarılara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Neşeli ve canlı bir ailedir. Aynı zamanda sürekli kız çocuk doğurmak gibi bir lanetleri olduğu bilinir. Bu yüzden bu aileye dahil ama başka soyadlarına sahip bir çok kişi vardır çevrenizde siz bilmeseniz de...

Tiz bir bebek ağlamasıyla uyandı yıllardır bebek ağlaması duymayan Hectorne malikanesi. Bu şok henüz atlatılamazken ağlamalara bir yenisi daha eklenmişti üstelik. Anne Mathilda Hectorne terler içinde kucakladı ikiz bebeklerini. Yüzünde hem yorgun hem de mutlu bir ifade vardı. Baba James Hectorne ise, olayın şokunu atlatamadığından ve bebeklerin kız oluşuna sinirlendiğinden doğdukları gün görmeyi reddetmişti bebeklerini. Cymbeline ve Clementine. Lanetlenen aileye iki kız bebek daha.

Yıllar geçtiğinde... Kızlar zekaları ve güzellikleriyle, lanetlenmiş olmanın eksikliğini kapatıyorlardı, kolaylıkla. Ünlü ve geniş bir aile olmalarına rağmen, ikizler hiçbir zaman diğer aile üyeleriyle tanışma fırsatını elde edemedi.

Örnek Rp:
"Tatlım eminsin değil mi bir ihtiyacın olmadığına?"
"Tanrım!"
Olwyn annesinin bunu kırkıncı kez sormasından bunaldığını ifade etmeye çalışırcasına gözlerini devirdi ve kolunu silkeleyerek kurtuldu. Yavaşça eğileyerek annesinin dar lacivert bir etekle tamamladığı kusursuz bacaklarının yanından bavulunu ve Letizia'nın kafesini aldı. Bir an kendi cüppesinin altındaki bacaklarının onlar gibi olup olmadığı düşüncesi beyninde sorgulanmaya hazırlanırken hafif bir silkelenişle kendine geldi. Annesi ona endişeli bakışlar fırlatırken Olwyn beline kadar uzanan parlak saçlarını savurarak ardında hoş bir koku bırakmış, kalabalığın arasına karışmıştı bile. Bazen gerçekten bu ilgiden sıkıldığını hissediyordu. Sonuçta bu 5. yılıydı ve ne yapması gerektiği öğrenmişti artık. Ama nedense annesi bunu kavramamakta hâlâ çok ısrarlıydı. İnsanların hızla çarpan omuzlarına maruz kalırken hem annesine hem de düşüncesiz insanlara homurdandı. Birine çarparak onun canını yakabileceğini düşünmeyecek kadar bencil ve umursamaz olmuştu insanlar. Bir mağazanın önünde annesinin elini sıkıca tutmuş bir çocuğun "Anne baksana, bir baykuş" diye seslendiğini işitti. O baykuşun Letizia olduğunu anladığından bir tepki verme ihtiyacı duymadan taşların üzerinde kayarcasına ilerlemeye devam etti. Gözleri Çatlak Kazan'ın tabelasını arıyordu her yerde. Ah, evet. Yine o nefret duygusu kabarmıştı işte. O yaşlı Abercrombie'yle beş senedir hiç iyi anlaştıkları söylenemezdi. Ne istiyordu küçücük kızdan akıl sır erdiremiyordu. Eh, aslında Owlyn'in de laf sokma ve sürtüşme konusunda aşağı kalır yanı yoktu hani. Dudağının sağ tarafı hafifçe kalkarak yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme oluştu. Sonunda Çatlak Kazan'ın tabelasını gördüğünde derin bir nefes aldı ve gözlerini hafifçe devirerek adımlarını sıklaştırdı.

Çatlak Kazan’ın geçen sene bu günlerde menteşelerinden söküp bunak Abercrombie’nin kafasında parçalamak istediği tahta kapısını, iki parmağıyla hafifçe ittirdi. Buraya her türlü insanın geldiği düşüncesi midesinin kalkmasına neden oluyordu. Küçüklüğünden beri annesinin aşırı titizliğiyle yetişmesinin nedeniydi bu mide kalkmalarının. İki parmağına tiksinç bir ifadeyle baktı ve homurdanarak onları bileklerine kadar uzanan cüppesine sildi. O anda ne kadar fazla homurdandığı farketti ve bir kez daha homurdandı. Buraya girmeyi ne kadar istemesede yüzüne hemen bir gülümseme yerleştirdi ve sağ ayağındaki siyah rugan ayakkabıyı tahta döşemeye hızla vurarak içeri adım attı. Hızla vurmasının nedeni hem kendisini farkettirmek hem de çıkan tok sese karşı olan zaafıydı. İçerinin nahoş sıcaklığı karamel teniyle buluşunca yüzünde memnun bir ifade belirdi. Döşemede ilerledikçe tahta garip gıcırtılar çıkartıyordu, büyük ihtimalle yüzyıllar önce onarım görmüştü. O yaşlının bu tür bakımlara para harcamayacak kadar cimri olduğuna adı gibi emindi. Masaların arasında ilerlerken birkaç küçük Ravenclaw öğrencisi ona korku dolu gözlerle baktı. Okuldaki disiplininden dolayı dışarıda da bu tür bakışlara maruz kalmak pek hoşuna gitmese de her zamanki otoriter bakışını fırlattı onlara.

İleride bir masada sessizce oturan bir üçlü çarptı gözüne. Tanıdık bir üçlü... Adımlarını hızlandırınca yansıyan ışığın altında sarı sarı parlayan saçlarıyla Ryan'ı gördü. Ah, en azından doğru düzgün birilerini bulabilmişti bu döküntü yerde. Yüzünde en sevecen gülümsemesiyle masaya doğru yaklaştı. "Selam millet." Ona doğru çevrilen kafalarda beliren gülümsemeler beklediği gibi olmamıştı. Havada bir huzursuzluğun dolaştığını fark etmişti. Sağ kaşını hafifçe kaldırdı ve dolgun dudaklarını büzdü. "Ah, Ryan yanın boş mu?" diye hafifçe Ryan'ın sandalyesinin sağ tarafına bir bakış fırlattı ve boş olduğunu görünce bavulunu ve kafesi çocuğa devrederek cüppesini çıkarmaya koyuldu. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da cüppeyi çıkarmaya uğraşıyordu. "Aman Tanrım! Bu seneki bücürleri gördünüz mü? Bir tanesi kardeşi mi artık her kimse, onun kafasına kaymak birası döküyordu. Öeh, şımarık şeyler." Cüppesini sandalyesine astı ve turuncu tişörtünün içine giren saçlarını eliyle çıkararak arkadaşlarının zoraki gülümsemelerine baktı. Neler oluyordu? Acaba biri ağzını açıp söylemeye tenezzül edecek miydi?

Kafasındaki soru işaretleri çoğalırken yanına yaklaşan hafif kambur bir cüsse farketti. Kafasını çevirip baktığında onun Abercrombie olduğunu farketti. "Bu adamın hâlâ burda olması ne acı." dedi arkadaşlarına doğru hafif bir fısıltıyla. Yaşlı adam yanına geldiğinde ağzını açmasına fırsat vermeden "Kaymak birası, lütfen." dedi ve buz mavisi gözlerini kocaman açarak gülümsedi. Daha sonra kafasını tekrar masaya çevirdi ve homurdanan adamın uzaklaşmasını bekledi. Sesli bir iç geçirişin ardından bir kez daha masadakilere baktıktan sonra etrafı izlemekte karar kıldı. Eliyse göğsüne düşen dalgalardan birini kıvırmakla meşguldü...


Cymbeline Hectorne

Kadın Mesaj Sayısı : 5
Yaş : 30
Nerden : Dilayranınyanı
Kayıt tarihi : 28/09/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz